Kayıtlar

Sahne 9

(deniz kıyısı çocuk bir bankta oturur elinde gazete kağıdına sarılı şarap şişesi, ortamda başka kimse yok. Sahne başlarken çocuk sahnede başı öne eğik ağlar vaziyette) Çoçuk: (ağlamaklı) Neden? Neden? Anlamıyorum, anlayamıyorum biz bu vaziyete nasıl geldik sevdiğim. Seni gözümden dahi sakınırken bu yaşananlar neden? (bir yudum alır) Ey deniz sen söyle ne edeyim? Bu şehri olduğu gibi üstüme mi yıkayım, tüm geceleri aydınlatmak için içimi döküp mü yakayım. Gittiğinden beri ne gurur kaldı ne başka bir şey. (susar ve denize doğru bakar bir yudum daha alır) Çocuk: Gittin. Tamam kabul ediyorum hata bende belki. Ama hani seviyorduk bee. Hani şehirler fark etmezdi. Mesafeler aramıza giremezdi. Hani herşeyi konuşup karar verecektik. Yargısız infaz yoktu bizde. Gittin de ne oldu sanki. Bu acı keder revamı bana. Çocuk: (hırslanır dolu dolu bir yudum daha alır) Lannnnn istanbul nerde lan sevdiğim nerde kime küfredeyim, kime kızayım ben (ağlamaklı) kimin elini sıkı sıkı tutarken gözlerine b

Gündüz Gece 5

Resim
(Köhne bir cafe loş ışıklar, ilgisiz birkaç insandan oluşmaktadır mekan) İlayda: E gel dedin geldim işte ne istiyorsun? Hamit: Yüzünü görmek istedim suçmu. İlayda: Yüzümü görmek istemiş miş miş ne oldu yine kumarda para mı kaybettin. Hamit: Yok canım kumarı bırakalı çok oluyor da param bitti doğrudur. İlayda: Kumarı bırakmış hııı anlat sen ben malımı bilmiyorum sanki. Nerden bulaştım sana anlamıyorum ki. Hamit: Sen istedin de bulaştın. Hem bunu bu şekilde isimlendirmen hoş değil bizim ki alışveriş. Ben sana Demiri veriyorum sen de bana para ikimizde sevdiğimiz şeyler için biraraya geliyoruz. İlayda: Demiri veriyormuş adamın gözü beni görmüyor hala o şırfıntıda aklı. Hamit: Orasını ben anlamam Burcuyu Demirden uzaklaştır dedin uzaklaştırdım. Kalanı beni alakadar etmez ben parama bakarım. İlayda: Peki bu daha ne kadar böyle sürecek. Hamit: Buda senin bileceğin iş Burcuya savurduğum tehtidler etkili olmuyor artık gün geçtikçe demire olan hasreti dahada artıyor, yani zor iş bunla

Gündüz Gece 4

Resim
(Kafede oturmaktadır. Telaşlıdır. etrafa bakınmaktadır. Hamit gelir.) Hamit : Merhaba Burcu : (Sinirli) Ne istiyorsun yine! Hamit : Dur sinirlenme hemen, sadece anlaşmamıza uymadığına dair haberler alıyorum. Burcu : Ne saçmalıyorsun! Dediklerini harfiyen yaptım ya! Hamit : Geçenlerde sahilde birlikte otururken görülmüşsünüz. Neden bir araya geldiniz? Görüşmeyeceğin konusunda anlaşmıştık. Burcu : (Şaşırarak) O mu ? Eee... Şey... Sadece son bir kez benimle konuşmak istemiş. Hamit : Ne konuştunuz? Burcu : (üzülerek)Beni nasıl yüz üstü bıraktın diye söylendi durdu. Hamit : Sen ne dedin. Burcu : (Ağlamaklı) Bir şey diyemedim. Sonra da kalktı gitti zaten. Hamit : İyi bakalım. Biliyorsun bunu ikinizin de iyiliği için yapıyorsun. Duygularına yenilme. Bir daha ararsa da bana haber ver. Bak sakın unutma. Burcu : Tamam be! Artık konuşmak istemiyorum, lütfen gider misin (ağlamaklı) Hamit : Tamam. Bana kızma ama ben sadece ikinizin de iyiliğini düşünüyorum. Şimdi gidiyorum.

Gündüz Gece 3

Resim
(mekan bir birahanedir) Demir: (iç çeker ve birasından bir yudum alır; kendikendine) Yaa sen gideli ne kadar oldu hatırlamıyorum bile. (daha arka masaların birinde demiri görmeden) Burcu: Keşke o gün gitmeseydim ne kadar oldu bilmiyorum. Demir: Keşke şuan burada olsan. Burcu: Buralardasın sanki kokun geliyor burnuma (çevresine boş boş bakar) keşke bu koku sahi olsaydı fakat anlıyorumki hala senin hayalin. Demir: Nerdesin, kimlesin keşke bilebilsem. Burcu: Acaba evlendin mi yoksa bu şehirde sırf ben varım diye terk mi ettin keşke bilebilsem. Demir: Keşke... Burcu: Senin hakkında bu kadar bilgisiz kalmaktan nefret ediyorum. Demir: seni ben hala çok seviyorum. Burcu: O İlayda denen şeytan hala yakanda değilmi. Demir: Yokluğunu başka bedenler bastırmıyor. Burcu: Ferit keşke hala Demire ait olduğumu bilsen. Demir: Keşke... Burcu: Keşkelere sığınmaktan nefret ediyorum. Demir: Bana ne olur de!(ağlamaklı) Ne olur! Burcu: (ağlamaklı) Sana yalan söylemekdi belkide en büyük hatam yada yalanları

Gündüz Gece 2

Resim
( Akşam olmaktadır. Güneş batmaktadır. Sahilde yürümektedir.) İlayda : Sevgilim ne güzel değil mi ? Bak güneş batıyor. Demir : Güneşin batması mı güzel? İlayda : Bak ne güzel manzara işte. (Duraksar) Neyin var sevgilim? Bak küseceğim ha. Demir : Yok bir şey öyle dalmışım sadece. Evet çok güzelmiş. İlayda : Yok sende bir şey var. Anlatacaksın. Demir : Bir şey yok dedim ya ilayda. İlayda : Peki söyle bakalım ben sana az önce ne dedim? Demir : Nasıl ne dedin? Manazara güzel dedin. İlayda : Hayır ondan önce ne dedim söyle bakalım. Demir : (Düşünür.) Valla hatırlarmıyorum dalmışım öyle. İlayda : Küstüm! Ne bu ? Bir günü kendimize ayırdık güya. Ne olur işi gücü unutsan ! Demir : Tamam, tamam, hadi ne yapalım bakalım bugün. İlayda : Öyle dalmak yok tamam mı? Demir : Tamam dedim ya. Hadi ne yapalım? İlayda : Lunaparka gidelim. Demir : Lunaparkta ne yapacağız? İlayda : Birlikte çarpışan arabaya bineriz, sonra ne bileyim gondola bineriz. Demir : Ne işimiz var şim

Gündüz Gece

Resim
ftğrf (Sahilde bir bank, etrafta ışık yok, bankta oturan iki kişi ve deniz) Demir : Bir gün bu noktaya geleceğini biliyordun. Bile bile devam ettin ... Burcu : Düşünemiyor insan. Düşünmüyor. Demir :  ... Burcu : Susma öyle, bir şey söyle. Demir : Ne diyeyim? Burcu : (Ağlamaklı) Demir! Demir : Ne Demir! Demir ne! Bana Demir deme! Burcu : N'olur! (Kalkar, deniz kıyısına ilerler, durur.) Demir : Bir daha sakın bana ne olur deme! O kadar çok şey olur ki! Yine gözlerindeki saflığa kaptırırım kendimi, yine inanırım onca yalana yine yeniden ve tekrar tekrar! Ne mi olur? Çok şey olur Burcu. Bir daha bana ne olur diye sorma! Çok şey oldu! (Yürümeye başlar. Koşar gibi ilerler.Burcu'yu geride bırakır) (Mekan otel lobisi, bekleme koltuklarından oturmaktadırlar. Aykut ortama yeni katılır.) Aykut : Naber millet. N'apıyoruz bu gece? Demir nerede? İlayda : Bilmiyorum "ufak bir işim var" dedi, çıktı. Gideli de oldu biraz.Gelmesi lazım bu aralar. Doğu :

İlahi Komedi 2

Resim
Zebani : Sırayı bozmayın, sırayı bozmayın diyorum size anlamıyor musunuz? Dayyip : Bizde sıra bekliyor muyuz? Zebani : Sen kimsin ulan? Dayyip : Eee., Ben Dayyip, halk arasında Kasımpaşalı olarak da bilinirim. ( Zebani defteri kontrol eder .) Zebani : Oooo, Ooooo, Kimler gelmiş kimler? Açın yolu açın,protokol geliyor çekilin. Buyrun size öncelik var elbette. Sizi şöyle cehennemin dibine alalım. Dayyip: Durun! Durun ne cehennemi! Ben nasıl cehenneme giderim ? Zebani : Şimdi şöyle sırat köprüsünün üstünden artistik bir hareketle dalış yapıyorsunuz. Sizin kat bayağı aşağıdaymış, düşme süresi uzun olduğunda artistik puanınızı yükseltebilirsiniz. Dayyip : Ne saçmalıyorsunuz sen? Zebani : Artistlenme hemen, damarın tutmasın, bak burda yazıyor; cehennem 5. kat gördün mü? Yeni adresin burası. Bizde emir kuluyuz. Dayyip : Saçmalık bu!  Bu tür haberler, benim itibarıma gölge düşürmek isteyen malum çevreler tarafından uydurulmuştur. Zebani : Yuh! İndir elini indir! ulan sol